25 Eylül 2014 Perşembe

Ölürken Birleştirenler!




İnsanın mükemmel kalabalıkta bir kitleyi ırk, din, dil, renk ayrımı yapmaksızın bir araya getirmesi ne güzel bir şeydir. Genelde toplumda bu tarz aksiyonları tetikleyen kişiler eylemlerinin evvelinde zaten hali hazırda iyi bir şöhrete sahiplerdi. Ancak malum dünyamızda ve bilhassa ülkemizde buna şahit olma şansına erişememiştik. Her ne kadar yüreğimi burkan bir şans olsa da ben ona eriştim.

Mersin’de trafik terörü bir can aldı ki hem de nasıl bir can. Ne gerçek cananı olan anası doya bilmişti bu cana, ne de bu can doya bilmişti bir canana. Gencecik Mehmet, anasının sağ ve sağlam eline kınasını yakamadığı Mehmet çileli bir sürecin ardından vefat etti. Empatiler kurardım bundan evvelde bu nasıl acıdır diye, koyamadım anasının yerine kendimi. O ana ki yılını doldurmamıştı hayat arkadaşının ölümü, o ana ki ayakta tutan üç direğinden ikisi yıkılmıştı.

Bir merasimde tanıştım ben Mehmet’le, cenaze merasiminde, toprağa girerken selamladı beni. Öyle bir merasimdi ki arabı, kürdü, türkü, dinlisi, dinsizi, alevisi, sünnisi, Ayşesi, Fatması, Ahmeti, ve adaşları Mehmeti oradaydı. Kısacası değerli olan tek şey oradaydı, İnsanlık! Mehmet’e Mevlana’nın çağrısıyla koşmuştu herkes. Kimi nur içinde yatsın dedi kimi ışıklar içinde… Dilekler hep iyi ve güzel... Zira İnsanlık güzel, olmalı.


Ve yine tekrarlıyorum; insanın mükemmel kalabalıkta bir kitleyi ırk, din, dil, renk ayrımı yapmaksızın bir araya getirmesi ne güzel bir şeydir. Kötü olan bunu kendisinin göremeyişi… Umarım duymuştur Mehmet, ay gibi çocuk o güzel nurlu ve ışıklı duaları.

Mehmet Deniz Sınar'ın anısına...

9 Eylül 2014 Salı

Merak İşte!



İslamiyette, Hristiyanlıkta ve Yahudilikte varlığı kabul edilen ve dünyaya gönderilen ilk insan olarak bilinen Hz. Adem bir Afrikalı mıydı? İster dini inançları benimsemiş biri olarak Hz. Adem’in varlığını kabul edin, ister Darwin’in evrim teorisine inanın, tarihte yatan bu gerçeği hiçbiriniz inkar edemezsiniz. İlk insanlar olarak kabul ettiğimiz atalarımız Afrikalı ve siyah insanlardı. Çoğu kişi buna inanmak istemeyebilir. Bunu ırkçı bir yaklaşım olarak algılamayın. Bu Kızılderililerin deyimiyle tamamen bugün var olan bunca soluk benizli ile alakalıdır. Yani aklınıza şu soru gelecektir: Madem atalarımız koyu benizli neden bugün soluk benizliler bu kadar fazla? Madem bir evrim süreci içerisindeyiz neden Afrikalılar halen daha koyu benizli? Evrim sadece belli bir kesimi mi etkiliyor?


Yeryüzünde bundan binlerce yıl önce ortaya çıkan ilk insanlar olarak adlandırdığımız guruplar bugün Kuzey Afrika diye bilinen bölge ve biraz daha iç kesimlerde yaşadılar. Bugünkü insanlar gibi bulundukları yeri ne cennete nede cehenneme çevirebilme bilgisine sahip değillerdi. Tarımı bilmiyorlardı, sanayiyi bilmiyorlardı. Onlar göçebe ve toplayıcı idiler. Zamanla bu iki niteliklerinin yanına avcılığı da eklediler. Yani üretmeyi bilmeyen sadece tüketen bir topluluktu bunlar. Sürekli tüketen toplayıcı ya da avcı bir topluluğun aynı bölgede kalması beklenemezdi. Onlarda durmadılar zaten ve daha kuzeye doğru yol almaya başladılar. Belli bir kesimi bugün Avrupa dediğimiz kıtanın içlerine kadar gitti. Geri dönmediler tabi. Zira el değmemiş zengin topraklarıyla bütün Anadolu ve Avrupa önlerinde seriliydi. Acaba gerçekten el değmemiş miydi? Peki farklı iklime göç eden bu insanların torunlarını o zaman geride bıraktıklarının torunlarından bu kadar farklı kılan sadece iklim olabilir mi?

Çevirilerimden Balzac "Papatya"




La Marguerite
Kayıp ilüzyonlardan
Honore de Balzac

Papatya, ben en güzeliydim
Yemyeşil çimleri süsleyen çiçeklerin
Şükür ki sadece güzellikti sualim
Günlerin ebedi şafağındaydı gururum

Heyhat!
Tüm arzularıma rağmen
Heyhat!
Üzerimde ölümcül berraklığı ile yine bir erdem
Gerçekliğin hediyelerine mahkûm etti kaderim
Acılar içinde ölüyorum: bu sessizlik ölümcül

Artık susamıyor, daha fazla duramıyorum yerimde
Hele aşka da bakın
 İki kelimeyle soruyor yarınları
Merakla parçalayıp yapraklarımı

Asla pişman olmadan atılan tek çiçek, işte o benim
Yüzümden koparılan taç yapraklarım
Ah sırrımı verince ayaklar altına alınan zavallı yapraklarım


Honore de Balzac