15 Ekim 2014 Çarşamba

FOLK YAŞAMAK!

Folk nedir?

Bu başlık altında herhangi bir arama motoruna giriş yaptığınız zaman karşınıza çıkacak açıklayıcılar şu şekilde olacaktır: (i). halk, ahali; kavim; millet; (çoğ). insanlar, kimseler; (çoğ)., (k).dili akraba, aile, ana baba. folk dance halk oyunu. folk literature halk edebiyatı. folklore (i). halkın malı olan gelenek, inanç, âdet, atasözü ve masallar; folklor... Yani işin özü folk kültür ile doğrudan ilişkilidir, kültürün kendisidir.

Folk türleri nelerdir?

Aslında yukarıda yaptığımız tanımlamada geçen her bir öge aşağı yukarı folkun bir türüdür. Folk dans, folk müzik bunlar diğerlerine nazaran daha sık duyduğumuz türleridir; ki örnekleri de videolardadır.
Folk Dans
Folk Müzik (Bu bizden olsun)

Bunlar hemen hemen toplumun her kesimi tarafından bilinen klasik folk türleridir. Ve hepimiz tarafından severek dinlenir, izlenirler. Şahsi olarak fikir belirtmem gerekirse ben bilhassa Kelt Folk Müziği ve Altaik Folk Danslarını çok severim. 

Eğer bu adam neden bahsediyor diye merak ediyor iseniz sizlere mevzu bahis türlerden bir kaç örnek isim sunabilirim. Kelt Folk Müziği için tavsiye edeceğim birçok isim var ancak en çok bilinen bir kaç sanatkarı sıralamak istiyorum. En başta Loreena Mckennitt ki kendisini liseden resim öğretmenim Füsunkar ÖZSOYDAN aracılığı ile tek taraflı tanıma şansı elde ettim. Türkiye folkunu oldukça beğenen, yakından takip eden ve zaman zamanda ülkemize turistik seyahatlerde bulunan bir sanatçıdır. İnternette sanatçıyla ilgili bir videoyu izlerken altına yazılmış olan "Kanada'nın Belkıs Akkalesi" yorumuna hem çok güldüğümü hemde hak verdiğimi hatırlarım. İkinci olarak birkaç müzisyen kadından oluşan Celtic Woman grubunu dinlemenizi tavsiye ederim. Gel gelelim Altaik Danslara; Altaik Danslar bildiğimiz Kafkas Danslarıdır. Yörenin hemen hemen bütün milletlerinde benzerlikler gösterse de özellikle Çerkez halklarına ait danslar görsel açıdan daha zengindir. Altaik Dans örneği Bkz. http://www.youtube.com/watch?v=NdtwW5rYGLo

Bunların hepsini daha önce görmüş veya dinlemiş olabilirsiniz. Peki Folk Resim diye bir kavram duydunuz mu? Demek istediğim şeyi görsel olarak açıklayayım!



Bunun gibi!


Ya da bunun gibi!


Yanlış hatırlamıyorsam 2011'in Mart ayında henüz üniversite eğitimini tamamlamak için çalışan bizden birini Kadir AKYOL'u o dönemler Türkiye'de gönüllü olarak çalışan, kadınlara yardım eden Letonyalı arkadaşım Anete aracılığı ile tanıdım. Ne kadar sıradışı geliyor insana değil mi? Türk bir ressamı Letonyalı birisi tanıştırıyor. Henüz sergi ve benzeri aktivitelere bugüne nazaran sıkça katılmayan Kadir AKYOL Mersin'de sıradan belkide varoş diye tabir edebileceğiniz türden bir mahallede, depoyu andıran mini bir atölyede çalışıyordu. Varoş diye nitelendirmeme kendisi ve sizler sakın kızmayın, amacım küçümsemek değildi. Zira benim de yaşantımın çoğu bu mahallelerde geçti. Belkide folku bu kadar sevmemin sebebi de oradan gelir. Çünkü toplumda folkun, folklörün hallice yaşandığı daracık sokaklardır buralar. O gün bugündür kendisini ve başarılarını yakından takip ederim. Ulusal ve uluslararası birçok organizasyonda yer aldı ve çeşitli ödüller kazandı. Şüphesiz sanatçı sanatı kazanmak için icra etmez, ödüller beğenenlerin bir takdiri olmaktan öteye gitmez ve gitmemelidir. Alçak gönlü ve muazzam hoşgörüsü ile Kadir AKYOL'un da aynı düşünce yapısına sahip olduğundan kuşkum yok.

Yukarıda örnek olarak verdiğim resimler sizlere kısaca tanıttığım Kadir AKYOL'un eserlerinden bazılarıdır. Eğer bir sanatkar gözüyle baksaydım nasıl değerlendirirdim bilemem ama bir sanat sever olarak fazlasıyla folka uygun olduklarını söylemek hata olmaz. Resimleri detaylı şekilde incelediğiniz zaman onları folka uygun kılan tek şeyin karakterler olmadığını anlayacaksınız. Kullandığı ögeleri ele alırsak bugün popüleritesini giderek kaybeden ancak ananelerimizin, annelerimizin gerek çeyizlerinin gerek eşyalarının en önemli aksesuarı olan dantel işlemeleri ilk sıraya koymamız gerekir. Ki bence folk resim örneği olarak kabul etmemizi tetikleyen en önemli unsurda budur. İmgeler fazlasıyla kültürel, fazlasıyla folk... Bu tarzı sanatçının hem yerelde hem yurt dışında tanınmasını sağladı.

Sanatta eseri ve sanatçıyı değerli kılan en önemli unsur özgünlüktür. Kadir AKYOL bu özgünlüğü kendine has üslubu ile hem modern ögeleri hem kültürel değerleri bir araya getirerek yakalamıştır. Bunları yaparak benim için folk paint, folk art ya da folk resim diye nitelendirdiğim sanatın en güzel örneklerini vermiştir.

Sanatçının diğer eserlerine ve kişisel bilgilerine ulaşmak için http://kadirakyol.blogspot.com.tr/ linkine tıklayınız.

12 Ekim 2014 Pazar

Kadınlar! Sevdiklerim!


ister eşim olsun
ister yoldaşım
isterse kardeşim olsun
yeter ki çevremde böyle kadınlar olsun
kadınlar, sevdiklerim...


25 Eylül 2014 Perşembe

Ölürken Birleştirenler!




İnsanın mükemmel kalabalıkta bir kitleyi ırk, din, dil, renk ayrımı yapmaksızın bir araya getirmesi ne güzel bir şeydir. Genelde toplumda bu tarz aksiyonları tetikleyen kişiler eylemlerinin evvelinde zaten hali hazırda iyi bir şöhrete sahiplerdi. Ancak malum dünyamızda ve bilhassa ülkemizde buna şahit olma şansına erişememiştik. Her ne kadar yüreğimi burkan bir şans olsa da ben ona eriştim.

Mersin’de trafik terörü bir can aldı ki hem de nasıl bir can. Ne gerçek cananı olan anası doya bilmişti bu cana, ne de bu can doya bilmişti bir canana. Gencecik Mehmet, anasının sağ ve sağlam eline kınasını yakamadığı Mehmet çileli bir sürecin ardından vefat etti. Empatiler kurardım bundan evvelde bu nasıl acıdır diye, koyamadım anasının yerine kendimi. O ana ki yılını doldurmamıştı hayat arkadaşının ölümü, o ana ki ayakta tutan üç direğinden ikisi yıkılmıştı.

Bir merasimde tanıştım ben Mehmet’le, cenaze merasiminde, toprağa girerken selamladı beni. Öyle bir merasimdi ki arabı, kürdü, türkü, dinlisi, dinsizi, alevisi, sünnisi, Ayşesi, Fatması, Ahmeti, ve adaşları Mehmeti oradaydı. Kısacası değerli olan tek şey oradaydı, İnsanlık! Mehmet’e Mevlana’nın çağrısıyla koşmuştu herkes. Kimi nur içinde yatsın dedi kimi ışıklar içinde… Dilekler hep iyi ve güzel... Zira İnsanlık güzel, olmalı.


Ve yine tekrarlıyorum; insanın mükemmel kalabalıkta bir kitleyi ırk, din, dil, renk ayrımı yapmaksızın bir araya getirmesi ne güzel bir şeydir. Kötü olan bunu kendisinin göremeyişi… Umarım duymuştur Mehmet, ay gibi çocuk o güzel nurlu ve ışıklı duaları.

Mehmet Deniz Sınar'ın anısına...

9 Eylül 2014 Salı

Merak İşte!



İslamiyette, Hristiyanlıkta ve Yahudilikte varlığı kabul edilen ve dünyaya gönderilen ilk insan olarak bilinen Hz. Adem bir Afrikalı mıydı? İster dini inançları benimsemiş biri olarak Hz. Adem’in varlığını kabul edin, ister Darwin’in evrim teorisine inanın, tarihte yatan bu gerçeği hiçbiriniz inkar edemezsiniz. İlk insanlar olarak kabul ettiğimiz atalarımız Afrikalı ve siyah insanlardı. Çoğu kişi buna inanmak istemeyebilir. Bunu ırkçı bir yaklaşım olarak algılamayın. Bu Kızılderililerin deyimiyle tamamen bugün var olan bunca soluk benizli ile alakalıdır. Yani aklınıza şu soru gelecektir: Madem atalarımız koyu benizli neden bugün soluk benizliler bu kadar fazla? Madem bir evrim süreci içerisindeyiz neden Afrikalılar halen daha koyu benizli? Evrim sadece belli bir kesimi mi etkiliyor?


Yeryüzünde bundan binlerce yıl önce ortaya çıkan ilk insanlar olarak adlandırdığımız guruplar bugün Kuzey Afrika diye bilinen bölge ve biraz daha iç kesimlerde yaşadılar. Bugünkü insanlar gibi bulundukları yeri ne cennete nede cehenneme çevirebilme bilgisine sahip değillerdi. Tarımı bilmiyorlardı, sanayiyi bilmiyorlardı. Onlar göçebe ve toplayıcı idiler. Zamanla bu iki niteliklerinin yanına avcılığı da eklediler. Yani üretmeyi bilmeyen sadece tüketen bir topluluktu bunlar. Sürekli tüketen toplayıcı ya da avcı bir topluluğun aynı bölgede kalması beklenemezdi. Onlarda durmadılar zaten ve daha kuzeye doğru yol almaya başladılar. Belli bir kesimi bugün Avrupa dediğimiz kıtanın içlerine kadar gitti. Geri dönmediler tabi. Zira el değmemiş zengin topraklarıyla bütün Anadolu ve Avrupa önlerinde seriliydi. Acaba gerçekten el değmemiş miydi? Peki farklı iklime göç eden bu insanların torunlarını o zaman geride bıraktıklarının torunlarından bu kadar farklı kılan sadece iklim olabilir mi?

Çevirilerimden Balzac "Papatya"




La Marguerite
Kayıp ilüzyonlardan
Honore de Balzac

Papatya, ben en güzeliydim
Yemyeşil çimleri süsleyen çiçeklerin
Şükür ki sadece güzellikti sualim
Günlerin ebedi şafağındaydı gururum

Heyhat!
Tüm arzularıma rağmen
Heyhat!
Üzerimde ölümcül berraklığı ile yine bir erdem
Gerçekliğin hediyelerine mahkûm etti kaderim
Acılar içinde ölüyorum: bu sessizlik ölümcül

Artık susamıyor, daha fazla duramıyorum yerimde
Hele aşka da bakın
 İki kelimeyle soruyor yarınları
Merakla parçalayıp yapraklarımı

Asla pişman olmadan atılan tek çiçek, işte o benim
Yüzümden koparılan taç yapraklarım
Ah sırrımı verince ayaklar altına alınan zavallı yapraklarım


Honore de Balzac

29 Mayıs 2014 Perşembe

Doğa senin değil, sen doğanın bir parçasısın!


Son Irmak Kuruduğunda,
Son Ağaç Kesildiğinde,
Son Balık Tutulduğunda,
İnsanoğlu Paranın Yenmeyecek Bir Şey Olduğunu Anlayacaktır...!

Kızılderili Atasözü

23 Nisan 2014 Çarşamba

İstifa

Kimi yeni takmış kravatını
Heyecanla koşturuyor otobüs ardından
Geç kalmamalı ilk gününde işinin

Kimi gülerek, rahat çıkıyor ofisten
Elinde kravatı, en yakın çöp kutusuna kadar
Yarın tıraş derdi yok, istifa

Kimi aylardır geziyor orada burada şurada
Aramaklı bağlamak içi ayak bağını bir kazığa
Yeri gelir oturur üstüne kimin umurunda

Kimi vermiş ilanını bir eşek aranıyor diye
Çok şeyde istemiyor aslında
50 bin kazandır bin lirası senin olsun

Çalışanın sırtına binilen kapitalist sistemlere ve onların kan emici baronlarına meydan okuyan tüm güzel insanlara sarılmak, kendimi güvende hissetmek istiyorum.

I've heard there was a secret chord
That Can played, and it pleased the Lord
But you don't really care for music, do you?

İzle: 

20 Nisan 2014 Pazar

aklımdasın




Yeri oldu
İzmir'de yalnız başına içen bir postane memuruydum
Sahilde
Uzaktaydım tüm tanımış olduklarımdan
Elimde bir bira şişesi, ağzımda cigaram
Saçlarımda ılık esen imbat
Gözümde yakamozları denizin
Kulağımda melodisi meyhanelerin
Aklımda sen

Yeri oldu
Çukurova’da pamuk tarlasında bir ırgat
Önümde çapalanmayı bekleyen uçsuz bucaksız tarla
Ellerim yaralı, nasırım patlamış
Tepemde dudak çatlatan güneşi
Gözümde kuruyan yaş
Aklımda sen

Yeri oldu
İstanbul’da milyonların içinde ben
Üstümde ne bir ipek gömleğim yoktu!
Ne de altımda arabam
Kulağımda nahoş kahkahalarıyla kadınlar
Sevemediklerim
Aklımda sen

gece




Başlangıçta bitap bir karanlık
Söndürüyor ışıklarını ağır ağır
Sarı kızıl ufukta güneş
Habercisi muhteşem gecenin

Gündüz yalancılar ortalık
Gündüz yükseliyor sahte kahkaha
Gündüz kaba, gündüz taşralı

Gece sessizlik, gece kibar
Ve gece uzak gereksiz sözlerden
Gece kamçılanıyor gerçekçi duygular
Ortaya çıkıyor kardeşliklerim, aşıklıklarım
Gündüz sesini duyamadığım şarkı
Gece evde, gece sokakta ve havada
Gece ritimli kalp atışlarım

Gündüz sevimsiz ama
İnan gece her şey bir başka ben

"Geceye nazır bir balkon köşesinde tüttürülen sigaranın verdiği ilhamı kim verebilir!"

17 Nisan 2014 Perşembe

son fasıl




Yüzüm asık
Limonlu salata...
Çal bana dingin bir müzik
Son kadehteki rakıdan evvel...
Gönlüm dargın
Midem tabakta turşu
Ekşi...
Başım dönüyor
Çal bana bir name

Kadehteki buzlar erimeden evvel...

3 Ocak 2014 Cuma

Yıkımı yıkın


ısı güdümlü füzelerden ise

savaşa

aşk güdümlü yürekler besleyin

sevgiye

söyleyebilir mi birileri bunu

diktatörlere

ne olduğunu öğretebilecek bir yürek var mı

insan olmanın

köleleştirdiğini bildirebilecek bir tek kalp var mı

faşizmin, raşizmin ve hatta kapitalizmin

neresi kötüdür bilen varsa söylesin

sosyalizmin

"Bugün ABD lazer yakıcı nitelikte bir silah geliştirdiğini duyurdu dünyaya, yancısı İsrail geri kalmadı tabi, onlarda 184 km menzilli ses hızının 9 katı hızında hareket eden yeni bir füze yaptılar. Dünya barışı içinmiş tüm çabalar! Çocuğuna savaşmayı değil sevmeyi öğret!"